Nasıl, hangi ara aşık olmuştum hatırlamıyorum. Üniversiteyi kazanmıştım. Çoğunlukla Ankara, İzmir ile dolu on sekiz tercihten nasıl olduysa o çıktı. Ne bir heyecan ne de bir burukluk olmuştu. Kapağı attık işte annem rahat uyuyabilir diye düşünmüştüm o zamanlar..
Kalktık geldik taşramızdan. Geliş o geliş.. Okulda zaten devam zorunluluğu yok, e bende bıraktım kendimi İstanbulumun kollarına .. Beyoğlu senin Bebek benim başladık İstanbul turlarına..Her nefesimde biraz daha bağlanmışım meğer gidince anladım.Beş yıl çok güzel geçindik. Ne o benden esirgedi kendini ne de ben babişkomun paralarını..:)E tabi şu halde okula uğrama gibi bir durum söz konusu dahi olmadı. Bunun doğal sonucu olarakta okul lastik gibi uzadı. Peki bu halde babişkom ne yaptı!! Üşenmedi geldi,paketledi beni götürdü baba evine.O günü asla unutamam. Bir yandan başarısızlığın mahcupluğu, bir yandan İstanbulumdan ayrılışım gözlerimi pörtletmeye yetmişti. O kadar çok ağlamıştım ki içli içli, sessiz sessiz gören dayanamaz bırakırdı beni ama benimkiler bakmadılar gözümün yaşına, götürdüler beni..
Hiç bilmezdim bir şehrin özlenebileceğini sanki bir sevgiliyi özler gibi, durduk yere kokusunun burnuma geleceğini, ismini duyunca yüreğimin hoplayabileceğini.. Resmen AŞIK OLMUŞTUM. Nasıl dönebilirdim?
Özlemle dolu yıllardan sonra nihayet kavuşmuştum İstanbuluma. Üstelik artık bir işim de vardı. Hayatta beni hiçbir şey daha mutlu edemezdi herhalde. Öyle bir mutluluk ki bu, aradan dört yıl geçti ve ben hala her gün Boğaziçi Köprüsünden her geçişimde şükrediyorum; buradayım ve bu muhteşemliği yaşıyorum diye..
26 Ağustos 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder