Evet İstanbul’a aşığım ama derler ya aşk elde edemeyince aşk olur. Benimki de öyle bir şey. Ne yaparsam yapayım bu şehre ne para yetiştirebiliyorum ne de enerji. Bi de üstüne benim indirime duyduğum engellenemez arzuyu ve içimdeki yerinde duramayan zıpırı ekleyin. Ayaklarım on puntonun üstünde şişmiş ama ne fark eder ki şu mağazaya da bakmalı ya da arkadaşlarımla Asmalı Mescit’de yemeğe gidebilmeydim.
İş yerim Avrupa’da evim de karşıda olunca iş çıkışı trafiğe takılmaktansa spor salonunda takılıp fit kalmak çok daha iyi olur diye düşündüm. Ancak gelin görün ki hesaplamadığım bir şey vardı o da spor salonuna her gidişimde Kanyonu bir ucundan diğer ucuna yürümek zorunda kalmamdı. Şimdi sen o canıımmmm vitrinlerin önünden geçiceksin üstüne üstlük de gerek Turkcell gerekse mağazalardan gecenin üçünde bile gelen (ki sen her seferinde bi heyecan acaba o mu diye telefona sarılırsın.. Hayal kırıklığı ve muz kabuğu..) indirim mesajlarını da almışsın e içeri girip şöyle etrafı süzmeden gitmek olur mu? Yahut spordan çıkmışsın o kadar koşmuşsun, ter dökmüşsün yani bir Patrizia Pepe elbiseyi, bir Furla çantayı hak etmemiş mi oluyorsun hem de indirimdeyken. İşte benim Hitleri aratmayan çöküşümde böyle gerçekleşti. Hayır yani bende anlamıyorum dolabım ağzına kadar dolu (ha bu arada normal bir dolap boyutundan bahsetmediğimi de belirtmek isterim) ama hala giyecek bir şey bulamıyorum. Kısacası benim alışveriş için bahanem bitmez. Erkek arkadaşımla tartıştım alışveriş, aaa benim bu renk ayakkabım yok ki alışveriş, arkadaşım gecikti biraz vitrin bakayım alışveriş, başım ağrıdı alışveriş, patronum paraladı alışveriş.. bu liste böle uzar gider ekstrelerimle doğru orantılı olarak tabi ki İşin kötü tarafı da artık ekstrelerin babişkoma değil doğrudan cep telefonuma sms olarak gelmesi. Teknoloji bazen çok acımasız olabiliyor. Annem hep derdi ‘’Kızım alışverişle gezmenin sonu yok, deveyi çulluda bilirler çulsuzda’’ bense ‘’ Evet evet anne HI HI’’ der yine kendi bildiğimi yapardım klasik olduğu üzere. Ama kadın yine haklı yine haklı. Hele de son günlerde çok satan, kapağı pembe renk olduğu için masküler erkeklerimiz tarafından okunmayan ama buna da acil bir çözümle gri bir kapakla karşımıza çıkan AŞK’ı okuduktan sonra birazcık aklım karışmadı desem yalan olur. Ne gerek vardı ki çula çaputa önemli olan dış görünüm değil ki her şey içimizde yeter ki onu görebilelim. Acaba limitleri biten kredi kartlarımı ödeyene kadar bu düşünce beni idare eder miydi ?
27 Ağustos 2009 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder